Hipokondri (Hastalanma Korkusu, Hastalık Hastalığı)

Hipokondri terimi, hasta olma veya hastalanmaya karşı aşırı korku hissetme durumunu ifade etemktedir. Bu rahatsızlığa sahip kişilerin gösterdikleri fiziksel semptomlar, aşırı derecede abartılı ve ölçüsüzdür.

  • Bu korku ve endişeler ya hastaların zihninde kalıcı olarak yerleşmiş durumdadır ya da hastalık korkusu tüm benliklerini sarar.
  • Hipokondri rahatsızlığına sahip olan kişiler, çoğunlukla tıbbi yardım ve sağlık güvencesi arayışı içerisindedirler.
  • Hipokondri rahatsızlığının nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak düşünme süreçlerinde bir bozukluk olduğundan şüphelenilmektedir.
  • Hipokondri tedavi edilememekte, ancak kişilerin korku ve endişelerinin boyutları, psikoterapi yardımıyla hafifletilebilmektedir.

Hipokondri: Tanım

Hipokondri ifadesi, çok geniş bir hastalık yelpazesini kapsar. Normal bir sağlık bilincinden, sağlık odaklı hipokondri yanılsama davranışına kadar yayılır. Hipokondrinin en önemli özelliği, kişinin bedensel olgularını (kalp atışları gibi) yanlış yorumlanmasıyla artan hastalık veya hastalanma korkusudur.

Etkilenen kişilerin yaşam kalitesini ciddi şekilde sınırlandıran, hastalık seviyesindeki bir korku rahatsızlığı olan hipokondri, genellikle panik veya korku bozukluğu rahatsızlıklarına benzer.

Aslında, bir somatoform bozukluk olarak kabul edilir. Bu rahatsızlık grubunda duygusal huzursuzluk ve stres, fiziksel semptomlar şeklinde vücuda yansıtılır.

Buna rağmen, hipokondri rahatsızlığının bir temel kriteri değildir, bu nedenle, hipokondronin somatoform bozukluklarla ilişkisi tartışmalı durumdadır.

Hipokondri: Ne sıklıkta görülür

Bazı tanınmış kişilerin hipokondri hastası olduğu, söylenmektedir. Bu kişiler arasında Charlie Chaplin, Büyük Frederick, Woody Allen ve Thomas Mann sayılabilir. Üniversitelerdeki psikiyatri polikliniklerinde ayakta tedavi gören hastaların dörtte birini, hipokondri hastaları oluşturmaktadır. Bu rahatsızlıktan, erkekler ve kadınlar eşit seviyede etkilenmektedir.

Sağlık sistemi kayıtlarına henüz girmemiş olan kişiler de dikkate alındığında, hipokondriye sahip kişilerin sayısı, muhtemelen çok daha yüksektir. Bunun nedeni, hipokondri hastalarının ekseriyetle bu rahatsızlıklarını belli etmemeye eğilimli olmaları veya daha çok alternatif tıp yöntemlerini kullanmaları olarak düşünülebilinir. Hipokondri hastaları, genel olarak sağlık sistemini kullanmaya istekli olmazlar ve bu nedenle de özel tedavi yöntemlerine yüksek bedeller öderler.

Hipokondri rahatsızlığının ağırlıklı olarak baş gösterdiği yaş aralığına ilişkin, önceleri güvenilir veriler mevcut değildi. Hastaların üçte biri, daha çocukluk yaşlarında hastalık ve hastalanmaya karşı aşırı yüksek korkuları olduğunu bildirmişlerdir. Teoride hem erkekler hem de kadınlar ve neredeyse tüm yaş grupları bu rahatsızlıktan eşit düzeyde etkilenebilmektedirler. İstatistiksel olarak, eğitim durumları daha düşük olan insanlar, bu rahatsızlıktan genellikle daha sık etkilenmektedirler. Bugün sahip olduğumuz bakış açısından bakıldığında, genetik yatkınlığın hipokondri üzerindeki rolü oldukça küçüktür.

Bazı insanlarda, gerçek hayatlarında ciddi hastalıklar veya deneyimler geçirmelerinin ardından, bazen hipokondri rahatsızlığı gelişebilmektedir. Ancak, gerek sağlık gerekse hastalıklar hakkında ayrıntılı bilgi edinmelerinin ardından bile, örneğin tıp fakültesi öğrencileri gibi, bazı insanlarda da hipokondri rahatsızlığı oluşabilmektedir.

Hipokondri: Semptomlar

Hipokondri hastası olan kişiler, hastalıktan ve hastalanmaktan çok korkarlar. Bu hasta olma korkusu, kişilerin yaşamlarını büyük ölçüde sınırlamalarına neden olur. Bu korkuyla birlikte, aynı zamanda ağrı hissetme, sakat kalma, acı çekme ve ölüm endişeleri de baş gösterir. Bu korku, ekseriyetle bilinçdışı bir korku değildir, aksine belirli hastalıklara karşı bilgi düzeyi arttıkça, giderek artan bir şekilde güçlenen bir korku söz konusudur.  Gündelik hayatlarındaki konuşmalarında ve faaliyetlerinde hastalık korkusu hakimdir ve bu durum, sosyal ilişkilerini de olumsuz yönde etkiler.

Hipokondri hastalarında ayrıca zorluklarla baş edememe korkusu ve güvensizlik gelişir ve bu sebeple semptomlarını derhal anlama ve netleştirme takıntısı içerinde olurlar. Her tür semptomu, abartılı bir şekilde değerlendirirler. Hipokondri hastaları, her ne kadar daha düşük şiddette olsalar da, bedensel belirti ve emarelerini kasıtlı olarak abartılı bir şekilde algılarlar. Hipokondri hastaları, daima bir hastalığa yakalanacaklarından veya bir hastalığa yakalandıklarından endişe ederler. Hipokondri hastasının zihnine hastalık düşünceleri yerleşmiştir ve zihnini, hastalanma korkusu sürekli meşgul eder. Bu durum, güvensizlik ve korkuya, hatta panik ataklarına yol açar. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, giderek artan bir şekilde bu sıkıntılara sürekli olarak maruz kalırlar.

Muayenehane bekleme odalarının sürekli konuğudurlar veya doktorlardan sürekli kaçarlar.

Hipokondri hastaları, sürekli artan korkularıyla mücadele edebilmek için, sık sık sağlık güvencelerini ve sigortalarını tekrar tekrar güçlendirmeye uğraşırlar. Kişilerin büyük bir çoğunluğu, sürekli olarak kendi kendilerini dinleyip, hasta olup olmadıklarını anlamaya uğraşırlar. Bir doktordan diğerine koşarlar ve ailelerine ve arkadaşlarına hep kendilerindeki bu sözde hastalık semptomları hakkında ne düşündüklerini sorarlar. Bu iletişim modelindeki asıl amaçları ise, zihnine takılan rahatsız olduğuna dair düşüncelerini teyit ettirmektir. Bu doğrultudaki soruları genellikle olumsuz cevaplandığı için de hipokondri hastaları kendilerini mutsuz ve huzursuz hissederler.

Öte yandan, ayrıca bir yüzleşmeyle karşılaşmamak için, sağlık sisteminden sürekli ve kasıtlı olarak kaçan hipokondri hastaları da vardır. Bu tip kişiler, örneğin hastane ve mezarlıklarla karşılaşmamak için yollarını dahi değiştirirler.

Giderek artan kendi sağlık veya hastalık durumunu onaylatma arayışı, hipokondri rahatsızlığının karakteristik özelliğidir. Bu nedenle, semptomlar ve korkular sadece kısa süreli olarak dindirilebilmektedir ve hemen ardından kişiler, yeniden sözde hastalık belirtilerinin baş göstermeye başladığını hissederler.

Belirli organ ve hastalıklara odaklanma

Hipokondri rahatsızlığı, çoğunlukla karın ve bağırsak sistemini, kasları, iskeleti ve ayrıca sinir sistemini etkiler. Bu rahatsızlıktan muzdarip olan kişi, örneğin cildini veya memelerini çok sık kanser belirtileri açısından inceler. Hipokondri rahatsızlığı olan kişiler, hastalık tanımı hakkında oldukça fazla bilgi sahibi olurlar ve kendilerinde bu tanımlamalara uyan tüm emareleri tespit ederler. Hipokondri hastaları, genel tanımlarda yer alan belirtilere sahip olması önemlidir, çünkü olmayan bir şeyi varmış gibi algılama eğilimleri yoktur.

Depresif ve narsist davranışlar

Hipokondri rahatsızlığı olan kişiler, ayrıca sıklıkla depresif, melankolik ve narsist davranışlar sergileyebilirler. Narsizm, bu kapsamda, abartma ve arzular bakımından dikkat çekicidir. Bazı uzmanlar, hipokondri hastalarının nevrotik bir kişiliğe sahip olduklarını düşünürler. Bu durum, kendini ruh gelişiminin bozulmasıyla gösterir.

Çok Yönlü Rahatsızlık Belirtileri

Genel olarak hipokondri rahatsızlığının belirtili oldukça heterojendir ve münferit semptomların ne kadar baskın olduklarına bağlı olarak farklı alt gruplar halinde karakterize edilebilmektedirler. Rahatsızlık ilerledikçe kişilerin, sağlık kaygıları yaşamlarının tüm alanlarını etkiler ve yaşam kalitelerinin önemli ölçüde düşmesine neden olur. Özellikle iş ve ilişki hayatlarında çatışmaların yaşanmasına yol açar.

Hipokondri: Nedenleri ve Risk Faktörleri

Hipokondri rahatsızlığının gelişimine yönelik çeşitli teoriler mevcuttur, ancak şu ana kadar nedenleri kesin olarak tespit edilememiştir.

Öncelikle rahatsızlık ihtimali ve ciddiyetini fazla önemseme ve hastalık belirtilerinin gereğinden fazla abartılması, bu rahatsızlığın oluşumunun ana nedenlerinden biridir. Bedensel belirtilerin çok aşırı incelenmesi ve bunların yanlış yorumlanması kişiyi, hipokondri rahatsızlığının en şiddetli aşamalarına götürmesi nedeniyle oldukça önemli bir adımdır.

Hipokondri, ayrıca ilgi ve yardım görme isteği olarak da tanımlanır. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, genellikle insanların hasta olduklarında başkalarından daha fazla ilgi ve yardım gördüklerine şahit olmuş ve bu yönde deneyimler edinmişlerdir.

Özellikle derin psikolojik (dinamik psikoterapi, psikanalatik psikoterapi) açıklamalar bakımından, çocukluk yıllarında edinilen bu tip tecrübelerin, hipokondri rahatsızlığının tetikleyicisi oldukları düşünülmektedir.

Genel olarak hipokondri rahatsızlığı, diğer problemlerle başa çıkabilmek için bir kendi durumunu iyileştirme stratejisi olarak da yorumlanabilir.

Psikiyatrist veya psikologlar tarafından gerçekleştirilen inceleme ve muayeneler

Hipokondri rahatsızlığının psikoterapi yoluyla tedavi edilmesine başlanmadan önce, hastada söz konusu olan semptomların nedeni olabilecek herhangi bir organik rahatsızlık bulunup bulunmadığı mutlaka ve öncelikli olarak tespit edilmelidir. Zira hastalık düzeyindeki şiddetli adale zayıflıkları, miyastenya gravis, hormonal bozukluklar, tiroit bezi rahatsızlıkları ve tümörler gibi semptomlar, aynı zamanda MS (Multiple Skleroz) hastalığının da tipik belirtileridir.

Psikiyatr veya psikologlar tarafından yapılan incelemeler, çeşitli konuların konuşulduğu yoğun görüşmelerden oluşur. Kesin ve güvenilir bir tanı konulabilmesi için, modern testler kullanılır. Bu testlerin yardımıyla, öngörülen hipokondri şüphesi somutlaştırılır. Bu anlamda, söz konusu testler soru anketleri olarak dikkate alınırlar. Bu testlerde, hipokondri semptomlarına yönelik aşağıdakilere benzer özel sorular içerir.

  • Hastalık konusundaki düşünceler korkmanıza neden oluyor mu?
  • Sık sık doktora gider misiniz?
  • Sağlığınız konusunda endişeleriniz var mı?
  • Bedensel rahatsızlık ve şikayetleriniz var mı?
  • Hastalanma korkusu karşısında nasıl tepki gösterirsiniz?

Hipokondri Biçimleri

Uzmanlar, hipokondriyi iki alt tipe ayırmaktadır. Hipokondri hastası gruplarından biri, tıbbi bakım ve yardım olanaklarını giderek artan bir şekilde kullanma eğiliminde olurlarken, diğer gruptakilerse tıbbi bakımdan kaçma ve kaçınma eğilimi gösterirler.

Psikiyatrik hastalıklara yönelik güncel Amerikan sınıflandırma sistemi, başka bir sınıflandırma tipini öngörmektedir: Hipokondri hastası gruplarından biri, özellikle bedensel semptomlar sergilerlerken, diğer gruptakilerinde ise endişe ve korkular daha büyük bir rol oynarlar.

Diğer hastalıklardan farklılıkları

Panik bozukluğunun, hipokondri rahatsızlığından ayrıştırılması zor olabilir. Panik bozukluğuna sahip olan kişiler hastalıkların akut sonuçlarından korkarlarken, hipokondri hastalarının dikkatleri ise rahatsızlığın akut duruma değil, öncelikli olarak rahatsızlığın uzun vadeli sonuçlrına odaklanır.

Genel korku bozukluklarından rahatsız olan kişiler ise, hipokondrinin aksine çok sayıda ve spesifik olmayan durum ve objelere karşı korku ve endişe davranışları sergilerler.

Somatizasyon bozukluklarından rahatsız olan kişilerden farklı olarak, hipokondri hastaları, kendilerinde tespit ettikleri semptomlara karşı, rahatsızlığın anlamı ve sonuçlarına karşı hissettikleri kadar fazla korku ve endişe hissetmezler.

Obsesif kompülsif bozukluda ise, hipokondri tanısına bir alternatif olarak dikkate alınabilir.

İnsanların davranışlarını sınırlandıran diğer psikiyatrik bozukluklar arasında ayrıca fobiler de yer almaktadır. Fobi rahatsızlığı olan kişilerin de, kendilerinde henüz bulunmayan hastalıklara karşı korkuları olabilmektedir. Hipokondri hastaları ise, bu hastalığı henüz geçirmemiş olsalar bile, söz konusu hastalığa zaten sahip olduklarını düşünürler.

Hipokondri: Tedavi

Hipokondri rahatsızlığının tedavisi, temel olarak psikoterapiden oluşur. İlaç kullanılan tedavi yöntemlerine, ancak ağır hipokondri bozukluklarında başvurulur.

Tedavi sürecinde, ağırlıklı olarak (korku bozukluklarında olduğu gibi) kognitif davranış psikoterapisi tercih edilir. Bu terapinin amacı, bir yandan hipokondri rahatsızlığı olan kişilerin düşünme yapılarının değiştirilmesidir. Bu kapsamda, hastalanma olasılığını abartma yatkınlığı giderilmelidir. Diğer yandan ise, hastaların davranış tarzlarının (davranışsal) uyumlu ve makul duruma getirilmesi hedeflenir. Bu doğrultuda, hastanın bilinçli amaç ve istekleri formüle edilebilir. Bu şekilde uygulanan hipokondri terapi süreçleri, farklı aşama ve evrelere ayrılırlar.

Hipokondri: Hastalığın Seyri ve Prognozu

Hipokondri süreçleri, krizler halinde de seyredebilmektedir. Bu krizler, belirli duyguları ve anıları harekete geçiren durumlar, krizleri tetikleyebilmektedir. Terapi uygulamalarıyla, önemli ölçüde iyileşme sağlanabilmektedir.

Hipokondri rahatsızlığının ağır ve şiddetli biçimleri, hastanın yaşamın her alanını olumsuz şekilde etkileyebilmektedir. İş hayatının yanı sıra, diğer insanlarla ilişkileri de bundan zarar görebilmektedir.

Her ne kadar hipokondri tam olarak tedavi edilemese de, başarılı tedavi süreçleri hastaların rahatsızlıklarının önemli ölçüde azaltılabilmelerini sağlamaktadır. Yürütülen çalışmalarda, kognitif davranış psikoterapisinin, ağır hipokondri hastası olan kişiler için faydalı olduğu ve problemlerini hafifletilmelerini sağladığı görülmüştür.

Genel olarak hipokondri hastalığı ne kadar uzun süredir kişide mevcutsa, prognozu da o kadar zor olmaktadır.

Zira, bu rahatsızlığa ilave olarak gelişen diğer rahatsızlıklar, (özelikle korkular ve depresyonlar gibi psişik rahatsızlıklar) terapinin başarısı ve sonuçları üzerinde önemli olumsuz etkileri olabilmektedir. Bu nedenle, söz konusu ilave rahatsızlıkların da eş zamanlı olarak mutlaka psikoterapötik bir süreçten geçmesi gerekebilir.

Özellikle genç yaştaki hastaların, psikoterapi yardımıyla hipokondri rahatsızlığıyla başa çıkabilme şansları daha fazladır.

(Yayınlanan yazılar kaynak göstermeden, izinsiz kullanılması, kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Yayınlanan yazılar, makaleler, haberler kaynak gösterilerek içeriği değiştirilmemek şartıyla yayınlanmasına izin verilmektedir.)

Abdullah ÖZER

Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji), Aile Danışmanı

Uluslararası Akredite olmuş olduğu Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:

Ego-State-Therapy International (ESTIAkredite Ego State Terapisti
Ego-State-Therapie Deutschland (EST-DEAkredite Ego State Terapisti
Deutsches Focusing Institut (DFIAkredite Focusing Danışmanı/Terapisti
Deutsche Gesellschaft für Sexualforschung e.V. (DGfSAkredite Cinsel Danışman
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.Akredite Hipnoterapist
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPPAkredite Pozitif Psikoterapi Danışmanı
Viktor Frankl Institute Vienna (VFIAkredite Logoterapi ve Varoluşçu Analiz Eğitmeni

Avusturya Psikoterapi Meslek Yasasına uygun alınan Psikoterapi Eğitimleri:

Österreichisches Trainingszentrum (ÖTZ) onaylı Avusturya Sağlık Bakanlığı ve Psikoterapi Meslek Yasasına uygun 1320 saatlik "Psychotherapeutisches Propaedeutikum" (Psikoterapötik Propedötik) Psikoterapi Eğitimi

Uygulayıcısı olduğu Psikoterapi Ekolleri:

Psychodynamische Psychotherapie/Psychoanalytische Psychotherapie (Psikodinamik Psikoterapi/Psikanalitik Psikoterapi)
Körperorientierte Psychotherapie (Beden odaklı Psikoterapi)
Eye Movement Integration (EMI) - Göz Hareketi Entegrasyonu

Üyesi olmuş olduğu Uluslararası Mesleki Kuruluşlar:

International Society of Hypnosis (ISH)
European Society of Hypnosis (ESH)
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.)
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI)
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP)
Deutscher Dachverband Für Psychotherapie (DVP) e.V.

Ebru Özer

Uzman Psikolog, Felsefeci, Aile Danışmanı

Uluslararası Akredite olmuş olduğu Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:

EMDR Europe (EMDR) Akredite EMDR Terapisti
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP) Akredite Pozitif Psikoterapi Uygulayıcısı
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI) Akredite Logoterapi ve Varoluşçu Analiz Eğitmeni

Akredite olmuş olduğu Ulusal Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:

T. C. Sağlık Bakanlığı Akredite Hipnoz Uygulayıcısı
T. C. Sağlık Bakanlığı Akredite Psikolojinin Tıbbi Uygulamaları Yetki Belgesi

Devam etmekte olduğu Uluslarası Psikoterapi Eğitimi:

IF Weinheim (IF Weinheim Institut für systemische Ausbildung und Entwicklung) onaylı Sistemik Psikoterapi Eğitimi EFTA-TIC (European Family Therapy Association Training Institutes) - Toplam Eğitim süresi 5 yılı kapsamaktadır.  

Uygulayıcısı olduğu Psikoterapi Metodu:

Internal Family Systems Therapy/Richard Schwartz (İçsel Aile Sistemleri Terapisi)

Üyesi olmuş olduğu Uluslararası Mesleki Kuruluşlar:

Viktor Frankl Institute Vienna (VFI)
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP)

Üyesi olmuş olduğu Ulusal Mesleki Kuruluşlar:

Türk Psikologlar Derneği (TPD)
EMDR Türkiye Derneği (EMDR)

Psikosentez Danışmanlık ve Eğitim Merkezi Türkiye İzmir'de ve Almanya Münih/Düsseldorf şehirlerinde Almanca ve Türkçe yüz yüze seanslar vermektedir. Bunun haricinden Dünya'nın neresinde yaşıyorsanız yaşayın Türkçe ya da Almanca Online Terapi, Online Cinsel Terapi, Online Psikoterapi ya da Online Psikolojik Danışmanlık ile SKYPE ya da WhatsApp üzerinden seanslara katılabilirsiniz. Bunun için Online Terapi sayfamıza göz atabilirsiniz.