Bulimiya (Aşırı yemek yeme)

Bulimiya, yeme bozukluğuyla ilişkili ruhsal bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, sürekli tekrar eden aşırı şiddetli açlık krizlerine kapılırlar. Bu krizler sırasında, kontrolsüz bir şekilde yemek yerler. Bu “yeme krizlerinin” ardından da, kilo alma korkusuna kapılırlar. Bu nedenle, ya kusarlar ya da müshil ilaçları alırlar veya aşırı spor yaparlar. Blumiyanın ne olduğuna, blumiyanın nasıl teşhis ve tedavi edildiğine ilişkin bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.

Kısa Tanımı

Tanım: Yaygın yeme bozukluğunun, sıkı kontrollü yeme alışkanlığı ve aşırı şiddetli açlık krizleri

Ana semptomları: “Yeme krizleri” ve ardından kusma, aşırı spor yapma ve perhiz

Sonuçları: Hatalı beslenme, dişlerde sorunların baş göstermesi, gastrit, yemek borusu iltihaplanmaları, kalp ritmi bozulmaları, böbrek rahatsızlıkları, osteoporoz, depresyon.

Nedenleri: Özgüven zayıflaması, başkaları tarafından onaylanma çabası, güncel güzellik modellerine uyma çabası, ailenin yeme davranışı ve kendi kendini kabul etme üzerindeki etkileri (kendilik algısı bozukluğu.

Teşhis: Rahatsızlık semptomlarının ve nedenlerinin tespitine yönelik standartlaştırılmış soru formları ve karşılıklı görüşmeler

Terapi: Kognitif davranış terapisi, Davranış Terapisi, Logoterapi, sağlıklı yeme davranışının yeniden öğrenilmesi, kişiye özel ve grup terapileri, antidepresanlar, Transaksiyonel Analiz, Psikanalitik Psikoterapi, Psikanaliz veya Psikodinamik Terapi.

Bulimiya: 

Tanımı: Bulimiya (Bulimiya nevrozu), yeme bozuklukları arasında kabul edilen bir rahatsızlıktır. Halk arasında, yeme ve kusma bağımlığı olarak tanımlanır. Bulimiya rahatsızlığının tipik semptomu, aşırı yeme krizleridir. Bu krizler sırasında kişiler, kontrolsüz bir şekilde büyük bir miktarlarda yemek yerler. Ardından da, kilo almamak için ciddi karşı tedbirlere başvururlar.

Bu rahatsızlığın ruhsal nedenleri

Bulimiya rahatsızlığı olan kişiler, günün güzellik idollerine benzemeye çaba sarf ederler. Bu sayede, başkaları tarafından tanınıp, sayılacaklarını düşünürler. Dışlanma korkuları nedeniyle, bu kişiler için kilo almak, ciddi bir tehdittir. Diyete yönelik ilk adım olarak, genellikle yeme ve kusma bağımlığı geliştirirler.

Bulimiya: Semptomları

Bulimiya, dışarıdan bakanlar için örneğin aşırı zayıf olma durumu gibi, teşhis edilmesi kolay olmayan bir rahatsızlıktır. Yeme ve kusma bağımlısı olan kişiler, genel olarak normal veya hafif zayıf insanlardır. Hatta, bazıları şişman bile sayılabilirler. Yeme ve kusma krizleri, çoğunlukla uzun bir süre boyunca hiç kimseye fark ettirmeden yapılan gizli bir davranış olarak başkalarından saklanır.

Bulimiya hastaları, çoğunlukla yeme davranışlarını sıkı bir kontrol altına alırlar. Diyete girerler ve yemek saatlerini atlarlar. Ancak, ardından tekrar tekrar yinelenen aşırı yemek yeme krizlerine girerler.

Tekrarlanan yemek yeme krizleri

Bulimiya hastaları, aşırı yemek yeme krizleri sırasında tüm kontrollerini kaybederler. Kısa bir süre içerisinde, büyük miktarlarda kalori bakımından zengin içerikli gıda maddeleri tüketirler. Kontrol kaybı, hareket ve davranışlarını fark edemeyeceği kadar güçlü olabilmektedir. Bulimiya hastaları, genellikle bir ile iki saat arasında bir süre içerisinde, bazen 10000 kaloriye varan miktarda besin tüketirler. Bu, normal bir insanın bir günlük süre içerisinde ihtiyaç duyduğu toplam kalori miktarının, dört katından fazladır. Kadınların, günlük gıda ihtiyaçları yaklaşık olarak 2000 kalori civarındadır.

Yemek yeme krizlerini, genellikle stres tetikler ve rahatsızlık veren bir doluluk hissi oluşana kadar sürer. Bazı insanlar, yemek yerken kısa bir rahatlama hissederler. Ancak, aşırı yemek yeme davranışlarının ardından, genellikle utanır, iğrenir veya kendi kendilerini suçlarlar.

Kilo almaya karşı alınan tedbirler

Bulimiya rahatsızlığı olan kişiler, kilo almamak için, yiyecekleri sindirmeden tekrardan dışarı çıkarmaya veya başka şekillerde bunu engellemeye çalışırlar. Bulimiya rahatsızlığı olan kişiler, iki tipe ayrılırlar:

Karşı önlem olarak kusma (boşaltma tipi) yoluna başvuranlar: Bulimiya rahatsızlığı olan kişilerin yaklaşık olarak yüzde 70 ile yüzde 90’ı arasındaki bir bölümü, "boşaltma tipini" uygularlar. Bu kişiler, genellikle yediklerini hemen tekrardan kusarlar. Kusma dürtüsünü, parmak yardımıyla tetiklerler. Bazı hastalar, bunun için örneğin bir tahta kaşığı boğazına sokmak gibi yardımcı bir araç kullanırlar. Bazıları ise,  bunun yerine (veya buna ilave olarak) kilo vermek için, perhiz yaparlar, müshil ilacı kullanırlar, ya da aşırı derecede sportif faaliyetlerde bulunurlar.

Yediklerinin tamamını kusup kusmadıklarını kontrol ve takip edebilmek için, bulimiya hastalarının büyük çoğunluğu yeme krizlerinin başlangıcında örneğin domates gibi renkli besin maddeleri tüketirler.

Bazı boşaltma tipi bulimiya hastaları, müshil kullanır veya lavman uygularlar.

Karşı önlem olarak perhiz ve spor (boşaltmasız tip): “Boşaltmasız tip” hastaları, fala kilolarını kusmadan azaltırlar ve sıkı bir perhiz ve aşırı aktif bir spor programı uygularlar. Ancak bu tip hastalara, boşaltma tipine kıyasla çok daha ender rastlanır.

Formuna ve Kilosuna Dikkate Etme

Aşırı zayıflama hastaları gibi, bulimiya rahatsızlığı olan kişiler de kilolarına çok dikkat ederler ve kilo almaktan çok korkarlar. Dış görünüş, özgüvenleri bakımından çok önemlidir. Sadece ince ve zayıf insanları güzel bulurlar. Görünüş ve beslenme konusundaki aşırı takıntıları, dışarıdan bakan insanların fark ettikleri ilk semptomdur.

Bulimiya ve Aşırı Zayıf Olma Takıntısı (Anoreksiya Nevrozu)

Bulimiya ile aşırı zayıf olma takıntısı (Anoreksiya nevrozu) arasındaki farkın ayırt edilmesi her zaman kolay değildir. Bulimiya rahatsızlığı, genellikle aşırı yemek yeme krizleri ve ardından kusma alışkanlığı edinilmeden önce ciddi kilo kayıplarıyla başlar. Bu rahatsızlıkların ardında yatan ruhsal nedenler, büyük farklılıklar gösterebilmektedir.

Bulimiya: Sonuçları

Ciddi bir bulimiya rahatsızlığı, vücuda önemli zararlar verir.

  • Hatalı beslenme: Mütemadiyen tekrarlanan diyet programları, sürekli kusma, benzer şekilde müshil ilacı kullanımı, vücuttaki elektrolit seviyesini bozabilir ve yanlış beslenmeye yol açabilir.
  • Kalp adalesi zayıflaması: Kanda ve hücrelerdeki düşük potasyum konsantrasyonu, müteakiben kalp atışlarında düzensizliğe ve kalp adalesi zayıflamasına neden olabilmektedir.
  • Osteoporoz: Kalsiyum eksikliği, kemiklerde kırılganlaşmaya neden olur.
  • Böbrek hasarları: Elektrolit noksanlığı, yaşamsal tehdit yaratabilecek böbrek hasarlanmalarına yol açabilmektedir.
  • Karın ağrıları ve midede yırtılmalar: Aşırı yeme, midenin şişmesine neden olur. Bu, güçlü ağrılara yol açar. En kötü durumda ise, yaşamsal tehdit yaratabilecek şekilde midede (mide yırtılması) çatlaklar oluşmasına neden olabilir.
  • Peklik: Kusma nedeniyle, vücuda besin aktarımı yavaşlar. Bu nedenle de, peklik baş gösterir.
  • Dişlerde hasarlanma: Bulimiyanın sonuçlarının, genellikle dişlerde de gözlenmesi mümkündür. Mide asitleri, diş minesi katmanına ve ardından diş kemiğine zarar verir. Bu da, öncelikle dişlerin ağrımasına ve sıcağa karşı hassaslaşmalarına ve ardından da çürümelerine yol açabilmektedir.
  • Beslenme borusu iltihaplanmaları: Kusma sırasında yükselen mide asitleri, beslenme borusu mukoza katmanının iltihaplanmasına (özofajit) neden olur. Mide sıvılarının solunum yollarına girmesi, boğulmaya veya akciğerlerin iltihaplanmasına neden olabilen ciddi tehlikelere ve rahatsızlıklara yol açabilmektedir.
  • Gastrit: Kusma sırasında, ayrıca midede tahriş olur ve bu nedenle, midede iltihaplanmalar (gastrit) oluşabilir. Sürekli kusma, ağrılı kanamalar, yara izi oluşumları ve organ yırtılmalarına kadar varabilen müteakip yaralanmalara da yol açabilmektedir.
  • Pankreas iltihaplanması: Aşırı yemek yeme krizleri, bir pankreas iltihaplanmasının gelişmesine neden olabilir. Bu rahatsızlık, güçlü karın ağrıları, ayrıca ateş ve nabız yükselmeleriyle baş gösterir.
  • Menstrüasyon bozukluğu ve kısırlık: Bulimiya rahatsızlığı, kadınlarda genellikle menstrüasyon düzensizliklerine veya kesilmelerine ve doğurganlık yatkınlığının azalmasına yol açmaktadır.
  • Ciltte meydana gelen değişiklikler: Bulimiya hastalarının yüzde 10 ile 30’u arasındaki bir bölümünde, ayrıca cilt kuruluğu, saç kırılmaları ve saç dökülmeleri görülmektedir. Sürekli kusma nedeniyle, tükürük bezleri şişer ve ağız kenarlarında yaralar oluşur.
  • Ruhsal değişimler: Bulimiya, ruh durumunu ve konsantrasyonu olumsuz etkiler. Bu rahatsızlıktan muzdarip olan kişilerin yarısında, beyinde de şekil değişiklikleri (psödoatrofi) meydana gelmektedir. Bu fenomenin nedenleri ve etkileri, henüz açıklığa kavuşturulamamıştır.
  • Hamilelikteki riskleri: Beslenme noksanlığı nedeniyle, bulimiya hastası annelerin karnındaki henüz daha doğmamış durumdaki çocuklar gereken şekilde gelişememektedirler. Doğan çocuklarda, bu durumun kalıcı hasları olabilmektedir.

Bulimiya: Nedenleri ve Risk Faktörleri

Kişi neden bulimiya rahatsızlığına yakalanır? Bu sorunun henüz tam ve kesin cevabı bulunmamaktadır. Hastalığın ortaya çıkması için birçok faktör bir araya gelmektedir.

Bulimiya hastası olan kişiler, genellikle olumsuz bir özgüven sergilerler. “Nasıl bir insan olmak istiyorum” düşüncesiyle “Gerçekte nasıl bir insanım” algısı arasında büyük bir boşluk bulunur. Bu durum, aynı zamanda kişinin kendi bedeni için de geçerlidir. Özgüven duygusu, büyük ölçüde bedeninin durumuna bağlıdır. Bulimiya hastaları, çoğunlukla aşırı zayıf ve ince olmak isterler. Bu nedenle yeme alışkanlıklarını son derece kısıtlarlar veya ideallerine, ancak kusma yoluyla ulaşabileceklerine inanırlar.

Aşırı performans gösterme çabası

Bulimiya hastaların özgüvenleri, büyük ölçüde hedeflerine ulaşmada sağladığı başarıya bağlıdır. Aynı zamanda, kendi kendilerine aşırı eleştirel bir yaklaşım sergilerler ve bu nedenle de, kendi performanslarına karşı sürekli memnuniyetsiz bir tavır takınırlar.

Kendisine yönelik aşırı yüksek beklentileri ile başaramama korkusu ve duyguları arasındaki uyuşmazlık, güçlü stres durumlarının oluşmasına neden olur. Aşırı yemek yeme krizleri, bu tip stres ve gerginlikleri, kısa süreliğine hafifletebilmektedir.

Problemli aile içi davranış kalıpları

Aile içerisindeki yemek yeme alışkanlıkları, yemek yeme bozuklukları kapsamında belirleyici unsur olabilmektedir. Yemek yeme sürecinin, özellikle birlikte vakit geçirme, ödüllendirme veya rahatlama yöntemi olarak kullanılması önemlidir.

Sınırlı yemek yeme ve annelerin sürekli takip ettikleri diyet programları ve de aile içerisinde kendi vücutlarına ilişkin eleştirel değerlendirmelerin sürekli gündeme gelmesi de yeme alışkanlıklarının gelişmesinin üzerinde olumsuz etkileri olmaktadır.

Bulimiya hastaları, çoğunlukla aile üyeleriyle anlaşmakta problem yaşarlar. Bazı uzmanlara göre, bulimiya hastalarının genellikle hırslı ve performans odaklı ailelerde veya şiddetli tartışmaların yaşandığı ailelerde yetiştikleri düşünülmektedir.

Aynı zamanda bazı uzmanlar da, aile içi ilişkilerdeki sıcaklık, özen ve değer verme konularındaki eksik ve noksanlıkların etkili olduğunu, belirtmektedirler.

Bunların hepsi geçerli olabilir, ancak durumun mutlaka bu şekilde olması gerekmemektedir. Bu tip ailevi oluşumların özellikle bulimiya rahatsızlığının gelişmesinde gerçekten de önemli bir etkisi olup olmadığı veya bulimiya hastalarını rahatsızlığına genel olarak bir ruhsal durum özelliğinin olup olmadığı  şu ana kadar henüz tam ve kesin olarak belirlenememiştir.

Batı Dünyasının Güzellik İdeali

Bulimiya rahatsızlığı, ekseriyetle toplumun güzellik ideallerine uyma ve ulaşma isteği ve arzusu tarafından tetiklenmekte ve desteklemektedir. Toplumun şu anda mevcut olan ideali, ince ve zayıf olma yönündedir. Bu durum, normal kilosunda olan insanları bile diyet yapmaya motive etmektedir.

Bulimiya hastası olan kişiler, yeme ve kusma bağımlısı olmadan önce, çoğunlukla normalin üstünde ağırlıktaki insanlardır. Kendilerini, çekici hissetmezler ve kendi vücutlarını kabullenmek, onlara zor gelir. Diyet yaparak, güzellik idealine ulaşmayı denerler. Bu uğraş, ekseriyetle bulimiya rahatsızlığının başlamasına neden olur.

Sürekli aç kalma nedeniyle, yemek yemeye karşı aşırı büyük ve karşı konulamaz bir istek oluşur. Sonunda bu baskıya dayanamazlar ve ardından, tekrardan aşırı yemek yeme ve peşi sıra kusma kısır döngüsüne girerler. Bulimiya hastalarının kendi dinamikleri, ancak ve sadece uzman yardımıyla durdurulabilmektedir.

Biyolojik Faktörler

Serotonin: Sinir sisteminin aktarma maddesidir ve mutluluk hislerini harekete geçirir. Ayrıca beyindeki doyma hissini de etkiler. Bulimiya hastalarında, serotoninin daha az üretildiği tespit edilmiştir.

Vücudun, aktarma maddesi üretmek için, karbonhidrat içerikli beslenmeye ihtiyaç duyması nedeniyle, aşırı yemek yeme krizlerine yönelik olası bir açıklama şu olabilir: Bulimiya hastası olan insanlar, büyük ölçüde karbonhidratlı besinler yiyerek, olumsuz duygularını dengelemeye çabalarlar. Ancak, aktarma maddesi sistemindeki bozukluğun bulimiya rahatsızlığının gerçek nedeni olup olmadığı veya bu bozukluğun bulimiya rahatsızlığı sürecinde baş gösterdiği veya dengelendiği henüz belirlenememiştir.

Vücudun kendi opioidleri: Vücudun kendi opioidlerinin bulimiya rahatsızlığında da önemli bir rol oynadıkları, düşünülmektedir. Burada sözü edilen opoid terimi, acı hissini ve açlığı azaltmak veya bir başka deyişle bastırmak için, vücut tarafından salgılanan maddeleri karşılamaktadır.

Bu kapsamda, açlık aşamalarında görülen yüksek opioid değerlerinin oruç tutmayı kolaylaştırdığı ve eşzamanlı olarak ruh durumunu da yükselttiği düşünülmektedir. Araştırmacılar, bulimiya hastalarında çok düşük endojen opioid seviyeleri tespit etmişlerdir. Bu, aşırı açlık durumunu tetiklemekte bu sebeple aşırı yemek yeme krizine neden olmaktadır. Bu nedenle düşük opioid değerleri de, bulimiya rahatsızlığına neden olan etkenlerin arasında yer alabilmektedir.

Genetik Nedenler

Kalıtsal yatkınlığın da, yemek yeme rahatsızlığı üzerinde etkisi vardır. Bu durum, özellikle ikiz kardeşler üzerinde yapılan çalışmalarda görülmüştür. İkizlerden birinin bulimiya hastası olması durumunda, tek yumurta ikizlerinde diğer kardeşte de bulimiya rahatsızlığının gelişme riski, iki yumurta ikizlerine kıyasla çok daha yüksektir.

Buna rağmen, genlerin gerçekten ne derece etkisinin olduğu henüz tam ve kesin olarak belirlenememiştir. Ancak, bulimiya üzerindeki etkisinin anoreksiyada (aşırı zayıflama rahatsızlığı) olduğu kadar yüksek olmadığı sanılmaktadır.

Bulimiya hastalarının büyük bir çoğunluğu, aşırı yemek yeme ve hemen ardından kusma davranışlarını başkalarından gizlerler. Kişilerin çoğu, bunun gerçekten de hastalıklı bir davranış olup olmadığından emin değildir. 

Psikolojik Teşhis

Psikoterapist, hastanın özel ruhsal rahatsızlığını klinik görüşmelerin yardımıyla tespit edebilmektedir.   Bu kapsamda, psikoterapist, aynı zamanda hastada başka ruhsal bozuklukların da olup olmadığını, belirleyebilmektedir. Bulimiya sahibi insanlar, ekseriyetle ayrıca eş zamanlı olarak depresyon, korku bozuklukları veya kişilik bozuklukları gibi ruhsal rahatsızlıklara da sahip olabilmektedir.

Bulimiya: Tedavi

Bulimiya, ciddiye alınması gereken bir ruhsal bozukluktur. Bulimiya rahatsızlığı olan insanlar, ekseriyetle yemek yeme davranışlarını değerlendirmekte zorluk çekerler veya bunun bir bozukluk veya rahatsızlık olduğunu kabul etmek istemezler. Bu nedenle, bulimiya hastaları için uzman yardımı almalarının gerekliliği, kaçınılmaz bir durumdur. Bulimiya rahatsızlığının tedavisindeki ana hedef, beden sağlığının tekrardan kazanılması veya muhafaza edilmesi amacıyla, öncelikli olarak yemek yeme davranışlarında hızlı bir değişimin başarılması olmalıdır.

Bulimiye sahibi kişiye uzun vadeli yardımcı olmak için, yemek yeme davranışlarındaki bozulmanın nedenleri tespit edilerek giderilmeli veya bunların üstesinden gelebilmesine yönelik başka yollar bulunmalıdır.

Psikoterapi

Bulimiya rahatsızlığının tedavisinde, kognitif davranış terapisi, ego state terapisi, focusing terapisi, hipnoterapi ya da psikodinamik psikoterapi uygulanabilir.

Vücudun gerçek durumu: Hastaların, kendi bedenlerine ve kilolarına yönelik gerçekçi bir tutum geliştirmeleri sağlanmalıdır. Bu kapsamda, aynı zamanda toplumsal güzellik ve zayıflık idealleri de sorgulanır.

Tetikleyicilerin tespit edilmesi: Bulimiya hastaları, terapistle işbirliği içerisinde hangi durumların bir yeme ve kusma krizine neden olduğunu inceler ve tespit ederler. Bu kapsamda, bir yemek günlüğü tutulması faydalı olabilir. Bunun ardından, terapist, stres yaratan durumlarla baş edebilmesi için hastasıyla birlikte alternatif yollar ve davranış tarzları bulmaya uğraşır.

Yüzleşme terapisi: Bulimiya terapisinde genellikle, korkuların giderilmesi amacıyla, yüzleşme olarak adlandırılan yöntem uygulanır. Terapist, korkularını başlatan veya aşırı yeme krizlerini tetikleyen durumların içerisine girmeye veya gıda maddelerini almaya teşvik ederek hastasını cesaretlendirir. Terapist, kendisine refakat eder ve bu korkuları kalıcı olarak azaltmasına ve bilincini yükseltmesine ve bulimiya hastasının özgüvenini arttırmasına yardımcı olur.

İlaç Tedavisi

Bulimiya terapisinin başlangıcı kapsamında ve kriz durumlarında, bazı hastalar geçici olarak antidepresan ilaçlar kullanırlar. Bu kapsamda, öncelikli olarak fluoksetin kullanılır. Zira bu ilacın sadece antidepresan etkisi değil, ayrıca yeme ve kusma krizlerini azaltma etkisi de vardır. Ancak sadece fluoksetin bulimiya tedavisine uygun değildir.

Zayıflama Saplantısı (Anoreksiya nevrozu)

Zayıflama saplantısı (anoreksiya nevroza), ağır bir ruhsal hastalıktır. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler, hastalık seviyesindeki diyetlerle, hayatını kaybetme riski oluşana kadar hızlı bir şekilde kilo verirler.

Aynı zamanda, bedenindeki biçim değişikliği de durumunu tipik olarak yansıtırlar. Oldukça zayıf durumda olmalarına rağmen, kendilerini çok şişman hissederler. Zayıflama saplantısının nasıl anlaşılacağına, bu rahatsızlığı nelerin tetiklediğine ve ne zaman tedavi edilmesi gerektiğine ilişkin bilgileri aşağıda bulabilirsiniz.

Zayıflama Saplantısı: Tanım

Zayıflama saplantısı (anoreksiya veya anoreksiya nevroza) rahatsızlığı olan hastalarda, hastalıklı bir kilo verme ve beden ağırlıklarını sürekli azaltma arzusu ve isteği vardır. Bu rahatsızlık, ekseriyetle bir diyeti takiben başlamaktadır. Geçen zamanla birlikte, vücudunun ağırlığını azaltma düşünceleri, kişinin günlük yaşamını ve zihnini, giderek artan bir şekilde tamamen kaplar. Her ne kadar artık bir deri bir kemik haline gelmiş olsalar da, hala kendilerini şişman hissederler ve daha fazla kilo vermeyi isterler.

Zayıflama saplantısı, bulimiya rahatsızlığı ve aşırı yeme bozukluğuyla birlikte, yeme bozukları kategorisine girerler. Zayıflama saplantısı rahatsızlığının en fazla dikkat çeken semptomu, hızlı bir şekilde ve ciddi seviyede kilo kaybıdır. Sonuç olarak, bu sadece kişiyi derinden etkileyen ruhsal bir bozukluğun dışarıdan gözle görülebilen bir belirtisidir. Hastalığın iyileştirilmesi için, sadece tekrardan yemek yedirmeye çalışmak yeterli gelmemektedir.

Bağımlılığa benzer dürtü

Bu hastalık bağımlığa benzer bir karakterdedir. Açlık dürtüsü, hastalar için neredeyse karşı konulması imkansız bir durumdur. Burada en önemli hamle, kişinin istek ve ihtiyaçlarının ve bedeninin üzerinde mümkün olan en yüksek seviyede kontrol sahibi olmasıdır. Dışarıdan bakan birisi için, bunu anlamak gerçekten çok zordur.

Zayıflama saplantısı olan kişilerde, uzun bir süre hastalığın belirtileri görülmez. Yemek yeme problemleri olduğunu itiraf etmek, kendilerine çok zor gelir. Bu nedenle, genellikle terapi uygulamasına itiraz ederler.

Bu kapsamda, anoreksiya nevrozu ağır bir ruhsal rahatsızlıktır. Anoreksiya nevrozu hastalarından bazıları, beslenme yetersizliği veya intihar nedeniyle hayatlarını kaybetmişlerdir.

Kimler zayıflama saplantısı rahatsızlığına yakalanırlar?

Zayıflama saplantısı rahatsızlığı, genellikle henüz gençlik yıllarının başlarında, ortaya çıkmaktadır. Ancak bu yaş sınırı, sürekli aşağıya doğru çekilmeye devam etmektedir. Günümüzde çocuklarda bile bu rahatsızlık görülmektedir. Zayıflama saplantısı olanları büyük çoğunluğu 15 ile 25 yaş arasındadır. Ancak, gençlerde ve erkeklerde de, bu rahatsızlığın gelişimi giderek artmaktadır.

Zayıflama Saplantısı: Semptomları

Zayıflama saplantısı rahatsızlığının temel semptomları, kendi kendine uygulanan aşırı kilo kayıpları, zaten düşük bir kiloda olmalarına rağmen hala kilo almaktan korkmaları ve bedenlerinin biçimsel olarak bozulması gösterilebilir.

Yetersiz beslenme nedeniyle çok sayıda önemli bedensel fonksiyonlar olumsuz şekilde etkilenir ve çok sayıda ilave ruhsal şikayetler baş gösterir.

Kilo Kaybı

Zayıflama saplantısı rahatsızlığının en belirgin işareti, hızlı ve ciddi seviyelerdeki kilo kayıplarıdır. Bu rahatsızlığa sahio kişiler, kalori bakımından zengin besin maddelerini tüketmekten kaçınırlar. Sürekli olarak gıda maddelerinin içerikler listelerini okumak ve incelemekle meşgul olurlar. Zayıflama saplantısı rahatsızlığı olan kişiler, bazı durumlarda yemek miktarlarını, sadece günün belirli saatlerinde sadece su içecek kadar azaltırlar.

Bu  kişiler, ayrıca aşırı spor yaparak da kilo vermeye, çalışırlar. Bazıları da kilo vermek için, müshil veya boşaltım sistemini hızlandıran ilaçlar kullanırlar.

Sürekli kilo verme arzusu ve her an süren sürmekte olan kilo kontrolleri, kişilerin düşüncelerini tamamen ele geçirir ve günlük hayatlarını komple kaplar. Kilolarının aynı kalmasını veya kilo almalarını, ağır bir başarısızlık olur görürler ve tüm çabalarını kilo vermeye kanalize etmelerine neden olur.

Zayıflık

Zayıflama saplantısı olan kişiler, ortalama olarak eski ağırlıklarının % 40’ı ile %50’si arasında bir bölümünü verirler. Klinik teşhis yönetmeliklerine göre, vücut-kütle endeksi (BMI) yetişkinlerde 17,5 değerinden itibaren bir zayıflama bağımlılığı belirtisi olarak kabul edilir. Bu da, normal ağırlığın yüzde 15 altına düşülmesine denk gelmektedir. Çocuklar ve gençler için farklı sınır değerleri geçerlidir. Çünkü onların vücut-kütle endeksi, olağan formülle hesaplanamamaktadır.

Kaşeksi (beden zayıflığı): İnsan Yaşamını Tehdit Edecek Derecede Zayıflama

Zayıflık belirtilerinin çok ciddi seviyelerde olması durumunda, kaşeksi rahatsızlığı söz konusu olabilmektedir. Bu tip bir zayıflık rahatsızlığında, vücudun yağ rezervleri büyük ölçüde tükenir ve adale kütlesi büyük oranda kaybedilir. Bu nedenle, vücut aşırı güç kaybeder ve hastanın yaşamını tehdit eden bir duruma dönüşür.

Kaşeksi, dışarından gözle görülür şekilde fark edilebilir.  Kemiklerin dış hatları, dışarıdan kolayca gözle görülür hale gelir, gözler göz çukurlarına gömülür ve yanaklar çukurlaşır. Bu rahatsızlığa sahip hastaların büyük bir çoğunluğu, bu belirtileri gizlemeye çalışırlar. Kat kat elbiseler giyerler ve vücutlarını mümkün olduğunca gizlemeye çalışırlar.

Vücut Görüntüsünü Algılama Bozukluğu

Zayıflama saplantısı olan kişilerin, kendi bedenlerine yönelik algılarında bozulma oluşur. Hali hazırda olması gereken normal ağırlıklarının epey altında olmalarına rağmen, çok şişman olduklarını düşünürler. Bu fenomen, uzmanlar tarafından vücut görüntüsünü algılama bozukluğu olarak tanımlanır. Dışarıdan bakanlar, bu rahatsızlığı olan kişilerin aynaya baktıklarında, aynadaki görüntülerini nasıl şişman bulduklarını anlamakta güçlük çekerler.

Ne başkalarının kendilerine yönelttikleri sözler ne de vücut kütle endeksi (BMI) gibi nesnel ağırlık değerlendirme kriterleri, normal değerlerin altında ve oldukça zayıf olduklarına ikna olmalarını sağlayamaz. Vücut görüntüsünü algılama bozukluğu, ancak bir uzman yardımıyla ve uzun bir süre içerisinde üstesinden gelinebilen ciddi bir rahatsızlıktır.

Sürekli kendi kilosuyla meşgul olma rahatsızlığı hissederler.

Zayıflama saplantısı olan kişilerin en belirgin özelliği, sürekli kendi kilolarıyla ve beslenmeleriyle meşgul olmalarıdır. Zayıflama saplantısı olan kişiler, kilo almaktan ve şişman olmaktan panik seviyesinde korkarlar. Bu da, iştahlarının kendi iradeleri dışında kaybolmadığını göstermektedir. Aksine tüm düşünceleri, yemek yeme konusuna ve diyet yapma ihtiyaçlarına odaklanır. Yoğun bir şekilde, yemek tarifleriyle ilgilenirler ve başkaları için de yemek yapmaktan memnuniyet duyarlar.

Sürekli Kontrol

Bu rahatsızlığa sahip kişiler, çoğu gıda maddesinin kalori değerlerini bilirler ve günlük olarak, beslenme yoluyla ne kadar kalori aldıklarına çok dikkat ederler. Zayıflama saplantısı olan kişiler, kendileri ve bedenleri üzerinde kontrol sahibi olmayı isterler.

Zayıflama saplantısı olan kişiler, açlık hissinin üstesinden gelmeyi ve buna dayanmayı bir başarı olarak görürler. Yemek yemenin kendileri için kontrol kaybı demek olması nedeniyle, kendileri için yemek yemeleri vicdanları bakımından suçluluk duygusu hissetmelerine neden olur.

Açlığı normal durum olarak hissetme

Zayıflama saplantısı olan kişiler, hiçbir vücut ağırlığını çok düşük olarak algılamazlar. Açlık, bir saplantıya dönüşür ve günlük olarak alınan gıdaların miktarını azaltmak, onlar için kendi kendileriyle yaptıkları bir yarışa dönüşür. Açlık hissini, normal durumları olarak algılarlar ve tok olma duygusu, onlar için rahatsız edici bir histir. Kilo verme, bir noktadan sonra hastanın artık mutlaka bir kliniğe yatırılmasını gerektirecek kadar yaşamsal açıdan tehdit oluşturan bir duruma dönüşür.

Zayıflama saplantısının bedensel (somatik) semptomları

Zayıflama saplantısı, tüm bedene zarar verir. Beslenme noksanlığı nedeniyle, enerji tüketimini yaşam için gerekli olan seviyeye düşürür. Bu durumdan tün organ sistemleri etkilenir. Aşağıdaki listede, zayıflama saplantısının çok sayıdaki bedensel sonuçlarından bazıları belirtilmektedir:

  • Kalp atışlarının yavaşlaması (bradikardi) ve benzer şekilde, kalp ritim bozuklukları
  • Düşük tansiyon (hipotoni)
  • Peklik (obstipasyon)
  • Üşüme ve vücut ısısının normal seviyesinin altına düşmesi (hipotermi)
  • Kanda al ve akyuvar noksanlığı ve kan pulcuğu (pansitopeni) eksikliği
  • Cilt kuruluğu
  • Saç dökülmeleri
  • Normal vücut kılları yerine şeftali benzeri tüylenme (Lanugo tüylenmesi)
  • Kadınlarda: Menstrüasyon kesilmesi (amenore), kısırlık
  • Cinsel iştahsızlık (libido kaybı)
  • Vücuttaki elektrolit ve vitamin seviyelerinin bozulması
  • Kemik kütlesinde azalma (osteoporoz)
  • Böbrek fonksiyonlarında bozulma
  • Karaciğer fonksiyonlarında bozulma
  • Konsantrasyon zorlukları
  • Çocuklarda ve gençlerde gelişme gecikmeleri
  • Beyinde büzülme (beyin atrofisi)

Hormonal Bozukluklar

Zayıflama saplantısının bir başka sonucu ise, vücuttaki hormon dengesinin bozulmasıdır. Beslenme eksikliği nedeniyle, vücutta belirli hormonlar yeterli düzeyde üretilemezler. Kadınlarda, hızlı kilo kayıpları menstrüasyon kesilmesine (amenore) ve cinsel iştah kaybına (libido kaybı) sebep olabilir.

Evrimsel biyoloji bakımından düşünüldüğünde, zayıflama saplantılı kadınların asla karınlarında bir çocuk taşımayı istemeyecekleri için, bedenleri de cinsel hormonları azaltarak, hamile kalma riskini önlüyorlardır şeklinde değerlendirmek mantıklı olabilir. Erkekler ve gençler de zayıflama saplantısı nedeniyle libido ve cinsel güç kaybı problemleri yaşayabilmektedirler.

Aşırı performansa odaklanma

Zayıflama saplantılı kişiler, genellikle belirgin ölçüde zeki ve oldukça performans odaklı insanlardır. Üstlendikleri görevleri, mümkün olduğunca mükemmel bir şekilde gerçekleştirirler. Sporda ve okulda, özellikle iddialı ve oldukça başarılı kişilerdir. Ancak, sosyal hayattan giderek artan bir şekilde kaçar ve uzak dururlar.  Kendi arzu ettikleri bu sosyal izolasyon, ciddiye alınması gereken önemli bir belirtidir.

Ruh durumu dalgalanmaları ve Depresyonlar

Zayıflama saplantılı kişiler, çoğunlukla şiddetli ruh durumu dalgalanmalarından ve depresif bir ruh halinde olmaktan şikayetçidirler. Zayıflama saplantısı semptomlarının nedeni, yetersiz beslenme ve kilo vermeye yönelik sürekli hissedilen ruhsal baskı olabilir. Genellikle zayıflama saplantısıyla birlikte gelişen ve eşlik eden diğer ruhsal rahatsızlıklar, örneğin depresyon, korku rahatsızlıkları, obsesif kompülsif davranış kalıpları ve bağımlılık rahatsızlıkları ve kişilik bozulmaları görülebilmektedir.

Zayıflama saplantısı: Nedenleri ve risk faktörleri

Zayıflama saplantısı rahatsızlığının tam ve kesin nedenleri, çeşitli varsayımların ve fikirlerin dışında, şu ana kadar tespit edilmemiştir. Buna karşın, anoreksiya nevroza hastalığının sadece tek bir nedene veya tetikleyiciye bağlı olmadığı, aksine zayıflama saplantısı rahatsızlığının çok çeşitli nedenlerin sonucunda geliştiği düşünülmektedir.

Zayıflama saplantısı rahatsızlığının oluşmasında hem biyolojik hem psikolojik ve hem de  sosyokültürel faktörler rol oynarlar ve bu faktörler karşılıklı olarak birbirlerini güçlendirirler.

Biyolojik Faktörler

Stresle başa çıkabilme yeteneğindeki bozulma

Son gerçekleştirilen bilimsel çalışmalara göre stresle başa çıkabilme yeteneğindeki bozulmanın, zayıflama saplantısı rahatsızlığının en önemli nedeni olduğu düşünülmektedir. Bu tür bozuklukların genetik sebepleri olabilmektedir. Bebeğin daha anne karnındayken edindiği tecrübeler veya çok küçük yaşlarda edinilen deneyimler nedeniyle ortaya çıkabilmekte veya bu rahatsızlıkların güçlenmelerine neden olabilmektedirler. Zayıflama saplantısı rahatsızlığı, aslında ilk belirtilerinin görülmeye başladığı dönemde oluşmaz, aksine bundan çok erken bir dönemde başlar.

Genetik Faktörler

Zayıflama saplantısı rahatsızlığının oluşmasında genlerin önemli rol oynadığı, düşünülmektedir. Bu nedenle, söz konusu hastalık bazı ailelerde daha sık ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, ikizler üzerinde yapılan çalışmalarda, bir insanın genetik yapısı ile zayıflama saplantısı rahatsızlığının ortaya çıkması arasındaki belirgin ilişki, belgelendirilmiştir.

Çift yumurta ikizlerinde, ikizlerden birinde zayıflama saplantısı rahatsızlığının ortaya çıkması durumunda, her on ikizden biri oranında daha sonra diğer ikiz kardeşte de aynı rahatsızlık ortaya çıkmaktadır. Tek yumurta ikizlerinde ise, bu oran neredeyse yarısı seviyesine kadar yükselmektedir. Ancak, genlerin hastalık riski üzerinde tam olarak nasıl etki gösterdiği, henüz tespit edilememiştir.

Aktarma unsurları metabolizmasında bozulma

Birçok ruhsal rahatsızlıkta olduğu gibi, zayıflama saplantısında da beyindeki aktarma unsurları metabolizması bozulur. Bu rahatsızlığa sahip kişilerde meydana gelen diğer rahatsızlıkların yanı sıra nöron aktarma unsuru olan serotoninin seviyesi yükselir. Aktarma unsurları, yemek yeme alışkanlığını ve doyma hissini etkiler.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, serotoninin doyma hissini yükselttiği ve bu yükselmenin de iştahı azaltma etkisi gösterdiği tespit edilmiştir. Yükselen serotonin seviyesi, aynı zamanda zayıflama saplantısı olan kişilerin bu sayede yemek yemeyi reddetmelerini de kolaylaştırmaktadır.

Serotoninin, ayrıca daha başka etkileri de vardır. Ruh durumunu yükseltir ve mutluluk duygularını tetikler. Bu durum da zayıflama saplantısı olan insanların yemek yememe davranışlarını kolaylaştırır hatta yemek yememeye teşvik edebilir. Örneğin; dini nedenlerle uzun süre oruç tutan kişiler, her iki etkiyi de göstermektedir.

Serotonin, ayrıca yemek yememe davranışlarının sürdürülmesine de yardımcı olabilmektedir. Ancak, yemek yememe bozukluğunun kilo almaktan korkma ve kendi vücudunun durumunu algılama bozukluğu gibi tipik semptomlarının nedenleri açıklanamamaktadır.

Ruhsal nedenler

Kontrol saplantısı

Zayıflama saplantısı olan kişiler, terapistlerle yaptıkları görüşmelerde, çoğunlukla kendi vücutları üzerinde kontrol sahibi olmanın aç kalmaya yönelik en büyük motivasyon kaynakları olduğunu dile getirirler. Bu kontrol ihtiyaçlarını ise sıkı diyet programları uygulayarak gerçekleştirirler.

Psikologlar, zayıflama saplantısını başka türlü üstesinden gelinemeyen bir iç çatışmanın tezahürü olarak yorumlamaktadırlar. Bilimsel alanda, zayıflama saplantısı rahatsızlığının çocukluk döneminin başlangıcındaki olası nedenlerini tanımlayan birçok teori mevcuttur. Örneğin; ebeveynlerin ayrılması veya bir aile üyesinin vefat etmesi gibi travmatik tecrübeler, sıklıkla dile getirilen ruhsal nedenlerdir.

Ergenlik

Ergenlik çağının başlangıcında, özellikle genç kızlarda zayıflama saplantısı rahatsızlığının gelişme riski çok yüksektir. Bazı uzmanlar, köklü değişimlerin yaşandığı hayatın bu döneminde karşılaşılan zorlukların, zayıflama saplantısı rahatsızlığının gelişmesini tetikleyebileceğini düşünmektedirler.

Bir yetişkin ve kadın olmak, bazı  genç kızlar tarafından kendilerine yönelik bir tehdit olarak algılanabilmektedir. Bu nedenle, vücutlarının çocukluk durumunun, yetişkin bir kadın vücuduna dönüşmesini istemezler. Ciddi kilo kayıpları, bu kapsamda arzu ettikleri etkiyi sağlar. Aşırı açlık nedeniyle, regl dönemlerinin başlamasını geciktir ve zayıflayan vücutları, bir kadın vücudundan çok bir çocuğun vücuduna benzer.

Yüksek performans gösterme eğilimi

Zayıflama saplantısı rahatsızlığı, genellikle orta ve üst tabaka ailelerde görülür. Kişiler, genellikle oldukça zeki, hırslı ve mükemmeliyetçi kişilerdir. Tipik olarak disiplinlidirler ve kendi bedenlerinden beklentileri çok yüksektir.

Bu özelliklerin her ikisi de, baskın durumdaki ideallerine hizmet ederler. Zayıflama saplantılı kişilerde, bu idealler daha anasınıfı yaşlarından itibaren şekillenir ve bu rahatsızlığı tetiklerler.

Özgüven zayıflığı

Zayıflama saplantılı insanlar, genellikle özgüveni düşük kişilerdir. Kendi vücutları üzerinde gözle fark edilebilecek derecede kontrol sahibi olmak, öncelikle kendi özgüvenlerini güçlendirir ve hastaların daha kendilerinden emin olmalarını ve kendilerini daha güçlü hissetmelerini sağlar.

Açlık, bu şekilde ödüllendirilmiş olur ve bu ödül de, tekrardan yemek yeme davranışı bozukluğunu güçlendirir. Yaşamın bu döneminin zorluklarının üzerine bir de ebeveyn ilişkilerindeki sorunlar, arkadaş çevresindeki stresli durumlar, taşınma veya anne ile babanın boşanması gibi problemlerin eklenmesi, anoreksiya rahatsızlığını tetikleyebilmektedir.

Abdullah ÖZER

Sosyal Çalışmacı, Bilim Uzmanı (Klinik Psikoloji), Aile Danışmanı

Uluslararası Akredite olmuş olduğu Psikoterapi Ekolleri ve Yöntemleri:

Ego State Therapy International (ESTIAkredite Ego State Terapisti
Ego-State-Therapie Deutschland (EST-DEAkredite Ego State Terapisti
Deutsches Focusing Institut (DFIAkredite Focusing Danışmanı/Terapisti
Deutsche Gesellschaft für Sexualforschung e.V. (DGfSAkredite Cinsel Danışman
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.Akredite Hipnoterapist
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPPAkredite Pozitif Psikoterapi Danışmanı
Viktor Frankl Institute Vienna (VFIAkredite Logoterapi ve Varoluşçu Analiz Eğitmeni

Üyesi olmuş olduğu Uluslararası Mesleki Kuruluşlar:

International Society of Hypnosis (ISH)
European Society of Hypnosis (ESH)
Milton Erickson Gesellschaft für Klinische Hypnose e.V. (M.E.G.)
Viktor Frankl Institute Vienna (VFI)
World Association for Positive and Transcultural Psychotherapy (WAPP)
Deutscher Dachverband Für Psychotherapie (DVP) e.V.